-Hou gooşuu! Ni deyip durun ben sen gofuz musun? Duymayı mısın? Beni dinle gari. Bak burda hayırlı bir iş gonuşacağız.
Başlayan görücü usulü. Düğüne karar verildiğinde, önce hamam eğlencesi! Göbek taşının üstünde genç kızlar oynar; gelin kızın nazı çekilirdi. Bir tarafta Zeliha Hanım çünbaş, sarıların Gül Hanım toprak darbuka ile onları eğlendirirdi. Erkeklere hamam sırası geldiğinde, tüm arkadaşların eğlencesi cünbüşü, darbukacı, tefi ve de meyvesi, çerezi, rakısı ile vur patlasın çal oynasın.
Sonra ağırlıklar (çeyiz), damadın yaşayacağı eve gelir, gelin ve arkadaşları onları yerleştirirdi. Kına gecesinde, erkek evinden bir tepsi tatlı gelir. Gelenler kına alırlar; tüm arkadaşlara kına yakılırdı. Tabi yine eğlenilir; yenilir, içilirdi.
Gelin; herkes görsün diye, gelinlik üstüne manto giyer (gara manto); eline tel ile süslenmiş şemsiye verilirdi. Şöyle Atatürk büstünün önünden bir dönülür, sonra kaymakamlığa kadar yürütülür. Tabi yanında kaynana, görümce ve akrabalar kasım kasım kasılırlardı: “işte bizim gelinimiz” dercesine!
Meydanlıkta, tahta masa ve sandalyeler varsa üzerine gazete kağıdı örtülür. Düğün yemeği; etli nohut, keşkek, bulgur pilavı ve turşudan oluşur. Ayrıca testide su ve bir ufak veya zenginliğe göre bir yetmişlik rakı…
Sonra başlardı meydanlıkta düğün. Baharlı Kardeşler düğün orkestrası. Kim bilir kaçıncı düğünleri. Bizler her düğünde olduğu gibi seyirci.
Topal Galip, düğünün düzenleyicisi. Oyun oynamak isteyenleri sıraya sokar; ne az ne fazla herkese aynı oyun hakkı verirdi. Bahşiş olarak ortaya atılan para, durumu değiştirirdi.
Masada rakı bitince, oturanlar kendi aralarında rakı parası toplardı. Sarhoş olan; daha fazla oynamak, etraftaki seyircilere (kızlara, ailelerine) kendini göstermek ister ve meydanın dengesini bozar. Her defasından mutlaka az çok kavga çıkardı.
-Valla, Mehmet bi vurdu. Kamil “iki seksen”!
Yıllar geçmesine rağmen, şimdi bile bu namlı kavgalardan bahsedilir. Bizler masa altındaki boş rakı şişelerini toplar. Bakkala satar, gazoz alırdık.
-Le Ali kaç şişeye gazoz verirler?
Artık gelin alma zamanı geldi. Orkestra önde, erkek arkadaşlar arkada; sallanmalara oynamalara devam. Kız evi naz evi. Ama, İsmail Abi’nin klarneti ve Mehmet’in sesi; ağlatırdı anayı, gelini, bütün çevre kadınlarını.
“Ağlama gelin ağlama
Gidiyorsun mutlu yuvaya!”
En acıklı şarkılar, ağıtlar peş peşe gelir…
Damat kızı alıp evlerine yaklaşırken, eşikte kucağına alıp tam adımını atar; Arkadaşları omzuna omzuna vurarak içeriye iterdi.
-Ne içtik Mehmet’in düğününde be!..
-Amma da kavga oldu haa!..
-Güzel düğündü bee!..
Yorum yazarak Marmaris Manşet Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmaris Manşet hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Marmaris Manşet editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Marmaris Manşet değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Marmaris Manşet Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmaris Manşet hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Marmaris Manşet editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Marmaris Manşet değil haberi geçen ajanstır.